5 Şubat 2013 Salı

AŞK GÜNÜ...


Lise koridorlarında kapı aralıklarından seni beklediğim,yüzüme bile bakmayışına aldırmadan 12 yıldır seni sevdiğim için 1 sn bile pişman olmadım.. sen dershane sıralarında yanımda oturup soru çözerken benim kalbimin çarpmasının yıl dönümleri bugün.. yüzlerce insan arasından seni montundan,ayakkabından,saçından,yürüyüşünden tanırdım..kantin sırasına girdiğimde önce bir bakardım kırmızılı siyahlı tabalı hırkanla sen o sırada mısın diye? sınıfta 4 tane kalorifer yokmuş gibi ben gider sizin sınıfın kapısının önündeki kaloriferde ısınırdım..o kalorifer yanmasa da seni görmek ısıtırdı beni..seni görebilmek adına nefret ettiğim sınıf arkadaşlarınla bile sohbet etmeye geldiğim günler aklımda:) 
ve sonunda lise bitti.. herkes ayrı şehirlere koptu gitti.. sen İstanbul,ben Ankara... seni tam 2 yıl görmedim.. niye aramadım onu de bilmiyorum.. belki bir kerecik bile olsun benimle ilgilenmediğin içindir.. ama bir gün seni bir sosyal paylaşım sitesinde bulduğum günkü mutluluğumu hiçbirşeye değişmem! nasıl sevinmiştim o bir tanecik resmini gördüğümde.. işte o gün sana ulaşmalı, bir "nasılsın" diye sormalıydım.. senin cevap vereceğini,eskisi gibi sohbet edeceğimiz hiç aklıma gelmemişti.. o günlerde Tekirdağ'a gelmek benim için işkence iken,seni görebilme ihtimali her ay beni sürükledi oralara.. İstanbul'dan geçerken sanki milyonlarca insan arasından seni yine o lisedeki ayakkabından,montundan hırkandan tanıyabilecekmişim gibi sağa sola bakınırdım otobüste.. Dünya'nın en güzel Tekirdağ sıydı seninle Şar pastahanesinden buluştuğumuz o ilk gün.. üstümdekileri hala hatırlaman dünyalara bedel benim için.. ne kadar temiz kalple dua etmişim de kabul etmiş Allah,seni getirdi bana.. bir gece seninle sohbet ederken bana " evde kalırsan ben alırım seni" demiştin:) ben de sana "yarınki sınavından kalırsan ben seninle evlenmem ki" demiş ve senin o saatten sonra sınava çalışıp o sınavdan geçmene sebep olmuştum:) çıkmaya başladığımız gün senin unuttuğun benim ilk doğum günümdü:) "iyi ki unutmuşum" diyerek kutlarsın hala her sene..Ankara'ya giderken hayatımda ilk kez giydiğim mavi kazağımı senden başka gören olmadı,bir daha giymedim:) o unuttuğun doğum günümde çıkmaya başlamıştık.. sen artık benim lise arkadaşım değil,sevgilimdin...10. ayımızda 19 Mayıs'ta elinde bir pırlanta ve kocaman bir çiçekle Hayatımın Uğur'u oldun.. lise bitti ,üniversite bitti,yüksek lisans bitti,ve gelsin Hakkari Yolları:) geçen sene ben Hakkari'den gelip işte tam da bugün seninle hayatımı birleştirdim..
          Bugün 6 şubat... seni tanıdığımın 12. yılı... ama hayatımdaki en güzel varlığının 1670. günü... ve Hayatımın Uğur'unun Hayat Arkadaşım oluşunun tam 1. yılı... seni çok seviyorum hayatım... sen benim herşeyimsin.. iyi ki varsın,iyi ki benim eşimsin...1.yılımız kutlu olsun :)

30 Ocak 2013 Çarşamba

Evlendirme Programlarında Aslında Ne Söylüyorlar?

reddederken aslında ne demek istiyorlar:


*ben geldiği için kendisine çok teşekkür ederim ama...
( girişi yaptım devamını nasıl getireceğimi bilmiyorum)
*benden daha iyilerine layık...
( ben buna mı kaldım ayol)
*elektrik alamadım...
(herkes bunu söylüyor işe yaramalı)
*ben paravanın büyüsüne inanıyorum...
(paravan açılınca reddedersem şimdiden yolunu yapayım)
*ben 42 yaşı sınır olarak belirlemiştim...
( bu ne be dedem yaşında)
*kriterlerime uymuyor...
( dinlemeden gelmiş angut,tipe bak)
*işi düzenli değil...
(ben asgari ücretle nasıl geçinirim be)
*dişleri bakımlı olmalı...
(bakımlı değilse elerim hiç olmazsa)
*ben önce ayakkabıya bakarım...
(pahalıysa kesin zengindir)
*düzgün giyimli olması şart...
(iş adamı mı değil mi anlarız)
*sosyal olmalı...
( düğüne bayrama gitmeli)
*boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
(inşallah kahveye filan gidiyorsundur da ben de gezer tozarım)
*sigara kullanıyor musunuz?
(kullanıyorum de nolur,hayır dememe sebep lazım)
*alkol alıyor musunuz?
(alkolikti eski kocam,hiç çekemem valla)
*çocuklarınız var mı ?
( senin veletlerinle de hiç uğraşasım yok ama neyse kaç tane bir söyle bakalım)
*ailenizle mi yaşıyorsunuz?
(ben ayrı ev isterim ona göre)
*ben aile bağları kuvvetli birini bekliyorum...
( aslında çöpsüz üzüm olsa on numara olur ama bize dokunmazlarsa sorun yok)

yayınızı bölüyorum ama Brad PITT kapıdaymış,hanımefendiyi bekliyormuş...

kesinlikle bu cümleyi duymayı bekledikleri için reddediyorlar herkesi:))

28 Ocak 2013 Pazartesi

Hiçkimsenin evlendirme programı izlemediğini biliyor muydunuz?

             Çok şaşırtıcı değil mi? inanmıyorsanız sağınızda solunuzda oturan komşularınıza bir sorun.. Hiçkimse Esra Erol'u tanımıyor.. Hiçkimse "su gibi" gibi bir facia ile karşılaşmadı! "ne çıkarsa bahtıma" diyip yarışmaya koşan ve bahtına çıkanları beğenmeyen programlardan kimseciğin haberi yok! ya bi defolun gidin.. ben izliyorum bir tanesini,peşinen söylemeliyim.. Esra Erol'u izliyorum.. çünkü kendisini severim vesselam.. yaptığı işin sabır gerektiren tarafına duyduğum müstesna saygı ile birlikte, öğleden sonraları tv'de kaliteli bir halt olmayışını eklersek içgüveysinden hallice bir durum aslında.. ben izliyorum izlemesine de diğerleri ne izliyor bilemiyorum..sanırım herkes jazz dinleyip,belgesel takip ediyor.. national geography okuyor..hiçkimse şu ünlü cinsel akıllar veren doktorun köşe yazılarını okumuyor.. herkes en son çıkan kitapların peşinde.. gidin bi yan kapı komşunuza "hangi tarz müzik"leri dinlediğini sorun hele bir.. kimse arabesk dinlemiyor..
          Nedir bu popüler görünme çabası? milletçe olduğumuzdan daha kaymak tabaka görünmeye çalışmacalar, kültürlü,bilgili dopdolu olduğunu ispatlamacalar.. hooop.. bi durun yahu? arabesk dinlerseniz kim sizi küçük görüyor.."498674386. madde 5576 fıkrası Ğ bendine göre herkesin evinde jazz dinleme zorunluluğu vardır" diye bir yasa mı çıktı arkadaş? evlendirme programlarını izlemiyorum diyenlere Yıldırım Bey kim desem, "amaaaaan kendini genç zanneden ama kimseyi beğenmeyen adam" demeyecek bir allahın kulunu tanımıyorum ben! benim hergün izlediğim ama çok dikkat edip isimleri aklımda tutamadığım isimlerin seceresini çıkarırlar yemin ederim! kimden neyden utanıyorsunuz? işte tam şuanda başladı Esra Erol..reytingleri bi arayıp sorsam, Türkiye'nin yarısı izliyor şuanda.. gerçekten seviyesiz olan bir sürü program var ve bunları ayıla bayıla izleyen insanlar var.. ama asla kabul etmezler.. çabamız hep daha iyi görünmek! kızıyorum!
          arabesk dinleyene "ıyyyy" diyen, ama ipini koparıp saçma sapan "kırcan mı belimi" diye şarkı besteleyenlere salyalarımızı akıtarak hayranlık duyan gençlerimiz var.. hem okumazlar,araştırmazlar! sonra da Einstein gibi gözlükleri takıp bilgiçlik taslarlar.. boşsunuz boşş!!  neyseniz onun gibi görünün.. cebinde beş para yokken sosyeteyle takılan,onlarla aşık atmak uğruna ailesini zor duruma sokan gençler görüyorum.. pazardan giyin abi,ucuz olanı al onu giy,ama temiz ol,dürüst ol,dolu ol,bilgili ol,zengin gibi görünmeye çalışma! üst seviyede olma sevdamızdan kurtulmadıkça bir halt olmaz bizden söyliyim! dolmuş muyum yine ne?
            ben Esra Erol izleyeceğim şimdi,öperim hepinizi;)

26 Ocak 2013 Cumartesi

BİT !

Herkesin bir bitlenme macerası kesinlikle vardır..ben de kendi bitlenme maceramla başlamak istiyorum..
     Hafızam beni yanıltmıyorsa 7 yaşında,ilokul 1. sınıftaydım.. öyle şimdiki gibi sesim herşeye çıkmaz,çemkirmem ve öyle sivri dilli hallerim de yoktu..dersini çalışan,ödevini yapan sıradan bir öğrenciydim.. niyetim asla roman vatandaşlarımızı küçümsemek değil,yanlış anlaşılmak istemem ama bitlenme maceram onlarla başladı=) sınıfımızda annesinden çok korktuğum için çekindiğim bir roman arkadaşım vardı..okulda biri ona birşey yapsa hemen annesine şikayet eder ve annesi okulda tozu dumana katardı..işte bundandır,o kız ne yaparsa yapsın sesimi bile çıkaramazdım.. o zamanlar yine saçlarım belime kadar uzun ve bu arkadaş ikide bir kuyruğumu alır kendi saçına tutar,"saçım uzun olsa böyle" der dururdu..sıkıyorsa "elleme" de bakalım okul çıkışında neler oluyor? =) neyse bu işin sonu benim bitlenmeme kadar vardı tabi ki.. annem farkeder farketmez aldı eline bir adet çember ve sinek ilacını dooğru terasa.. beni günlerce haftalarca sinek  ilacı ile ilaçlayıp ilaçlayıp çembere sardı saçlarımı..ölsün bütün bitler! bu bir çeşit işkenceydi bence..şimdi bile anlatırken huylanıyorum.. ilaçlama yetmezmiş gibi bir de beni kuaföre götürüp o caanım saçlarımı erkek gibi kısacık kestirdi hiç acımadan.. ömrümün sonuna kadar da o kıza lanet ettim:) 
gelelim bugünümüze..geçenlerde okulda öğrendim ki koskoca kızların yaşadığı sınıfta bitler cumhuriyet kurmuş.. ben o sınıfa girerken aldığım tedbirleri saysam aklınız almaz... o sınıfa gireceğim her gün saçlarımı sımsıkı toplayıp saç spreyi ile spreyleyip inek yalamış gibi yaptım.. sonra birinin kafasında onları hareket halinde görünce ipler koptu artık bende.. gece bit şampuanı almak için nöbetçi eczane arayan başka bir manyak daha yoktur herhalde piyasada..! zorla eşimi de huylandırıp ona da kullandırttım:) temiz olmamıza rağmen tedbir amaçlı yıkanmaya dvm.. ama allah aşkına eğer okula giden çocuklarınız varsa,çok rica ediyorum bir kontrol edin! bitler cumhuriyet kurmasın!

25 Ocak 2013 Cuma

hi guys! ya da AYGAZ :)

Hafta sonu Cem Yılmaz'ın FUNDAMENTALS sinema filmi adı atındaki gösterisine gittim.. abi adam ne mantıklı bir iş yapmış..eski gösterilerinden birinde anlatıyordu" buraya gelen adamlar hep bilet hesabı yaparlar,burası 1000kişilik olsa 250 tl den, e iyi iyi... e çık yarın gece" derdi:) adam bakmış ki az konuşuluyor,bir de sinema filmi tadında patlatayım da o hesap kitap yapanların dudakları uçuklasın=) hakikaten hesap yapanlara şaşıyorum,adam kalkmış zekasını dile dökmüş,kazanacak tabi.. gezmiş gezmiş,yeter bu kadar gezmek diyip oturmuş kaydetmiş..süper fikir bence.. gelelim en çok beni kahkahaya boğan ve aslında tüm ingilizce savaşçılarının başının belası olan ingilizceden doğan esprisine..
Adamın biri İstanbul'a turist olarak gelmiş ve günlerce kapısının önünden geçen aygaz tüp (reklam olarak algılanmasın) arabasının anonsuna takılmış.. "AYGAZ" diye müzikli anonsun "Hİ GUYS" olarak algılanmasının üzerine adam sanmış ki,bu uygulama herkesi selamlamak adına yapılıyor ve bu yüzden "İstanbul çok arkadaş" demiş.. adamın cümlesinden ne anlıyoruz? "istanbuldaki bazı manyaklar sırf arkadaş canlısı olduklarını gösterebilmek adına masraftan kaçmamış ve bir araç kiralayarak milleti selamlıyor:) adamın kurduğu cümle gramerden yoksun,ekler ortalıkta yok,noktalama işaretlerinin tatile çıktığı bir cümle.. peki anlamıyor muyuz? anlamaz olur muyuz.. turistler gelince salyaları akarak dinleyen erkeklerimiz var bizim.. "ayy ne şeker konuşuyor bak bak,bütün cümleler yarım yarım,oyy yerim seni ben, ben var gelmek Turkiya,iyi ki geldin kıııız" peki biz n'apıyoruz? gramerin allahına kadar öğreniyoruz,past perfectler,present continiouslar,falanlar filanlar...gidince konuşmak için sırtımızdan terler akıyor.. yaz tatillerinde turistler yol filan sorduğu zaman strese giriyoruz, ne diyeceğimizi şaşırıyoruz.. anlaşamıyoruz.. işaret dili kullan abi.. el kol yap,yarım yarım konuş ki sen de şirin gözük.. niye kasıyorsun? "ayyyy ne sweet "desinler sana da... ""welcome welcome,come again" desinler.. niye yoruyorsun o nadide zihnini.. en güzel örnek çok sevdiğim bi arkadaşım Dila ve beni örnek al.. biz bir zamanlar banka sınavlarına girmek için TOEFL denen bilgisayar üzerinden girilen ve 185 $ bayıldığımız sınavın kursuna gitmek için 1300tl para verip kursa gittik.. hocamızın kulakları çınlasın,kadıncağız ilk dersten bizimle anlaştı herkes elinden geldiğince ingilizce konuşacak ve asla türkçe konuşulmayacak.. peki biz ne yaptık,kursun sonunda biz ve kadın hariç herkes ingilizce konuşabiliyordu.. kadın bizi konuşturmayı başaramadı..
pişman değiliz, we 'r happy for this:)

22 Ocak 2013 Salı

annelerin dayak sebepleri:)

öncelikle kendi ağız tadıyla yediğim dayakları anlatmak isterim..
annemin en sevdiği ve evlendikten sonra eşime bile hala o günkü heyecanıyla anlattığı bir hikayedir kendisi.. birgün ben arkadaşımın biriyle onlara gideceğimizi söyleyerek evden çıkmışım,yaş 4.. arkadaşımın da kardeşi uyuduğu için annesi bize geri göndermiş bizi..sevgili arkadaşım ise "gel benim sami dayımlara gidelim" diyerek tutmuş benim elimden,ver elini sami dayılara.. insan bi durur da düşünür değil mi,kim ayol bu sami dayı,banane di mi sami dayılardan.. dedim ya,yaş 4,henüz kapasitem ve korku mekanizmam çalışmaya başlamamış muhtemelen.. neyse,biz sami dayılarda iken annem beni eve çağırmak için arkadaşımın evine telefon açıyor ve öğreniyor ki biz ortalıklarda yokuz.. akşama kadar kadın deliye dönüyor..eskiden tabi cep telefonu da yok ki babama haber versin,çaresiz beklemiş..benim eve yaklaştığımı balkondan gördüğünde ise eve çıkmamı bile beklemedenbir aşağıya inişi vardı ki görülmeye değer..allah ne verdiyse!  böyle bir dayak bugüne kadar atılmadı,atılamaz.. o günden sonra tuvalete giderken bile anneme haber verdim:) gelelim genel geçer dayak kurallarına..
1.sakın kaybolmayın(!)
2.misafir geldiğinde sakın evin sırlarından bahsetmeyin
3.siz misafirlikte iken sakın ola koltuktan kalkmak gibi bir yanlışa sürüklenmeyin,oyuncakları,bardakları,vs kırmayın
4.tv izlerken konuşmayın
5.bisküvi yerken önünüze bez koyun,kırıntı dökülürse halıyı yalamak suretiyle toplayın o kırıntıları
6.düşük not almayın
7.haftasonları temizlik varken uyumayın sabah namazına müteakiben kalkıp siz toz almaya başlayın,anneniz mutlaka yetişir ,artı puan toplarsınız
8.okuldan eve gelince önlük,forma,çorap vb. sağa sola atmayın
9.öğretmenden şikayet getirmeyin
10.komşulara saygısızlık yapmayın
11.pazarda filan oyuncak,şeker vb. istemeyin
12.sokakta oynarken "annnnnneeeeaaa!" diye çığırmayın
13.misafirliğe gittiğinizde sürekli göz temasında olun,bir hataya doğru yöneldiğinizde anneniz bakışlarıya onu hissettirecektir,koşarak ordan uzaklaşın
14.misafirlikte bir hata yaptıysanız "akşama babana hesap verirsin" cümlesinin uygulamasını görmemek için yol boyunca yalvarın,bilumum bütün yalakalıkları yapın
15.sakın annenizin makyaj malzemelerini kullanmayın,o kılıkla babanıza asla görünmeyin
16.eğer babanıza şikayet edilmek kaçınılmazsa o gece erkenden uyuyun ya da hastalanın
17.sakın okulda bitlenmeyin,sinek ilaçlarının kokusunu yıllarca unutamazsınız
18.anlamını bilmediğiniz kelimeleri tv'den duyup kullanmaya kalkmayın,mazallah o kelime bir küfür olabilir(!)
19.annenizin ördüğü birşey varsa hiiiç şikayet etmeden giyin,beğenmemezlik gibi bir hataya sakın düşmeyin
20.barbie bebeklerinizin saçlarını kuaförcülük oynarken kesmeyin,o saçlar uzun daha güzel(!)
21.bebişlerinize elbise filan dikerken ziyan ettiğiniz kumaşların ne olduğunu bir bilirkişiden öğrenin,annenizin eteği filan çıkarsa kimsa sizi kurtaramaz..
22.çok sıkışırsanız kaçın!
bugün benden bu kadar :)

14 Ocak 2013 Pazartesi

pasta!

dersi mi sevdirmek faydalıdır yoksa öğretmeni mi?
geçen gün yazılı yaparken sınıfta dolaşıyordum.. sanırım "gıcık" diye tabir edilen,yazılı günlerinde topuklu ayakkabı giyerek çocukları kuşbakışı gören ve kıllarını bile kıpırdatmalarına izin vermeyen,kafalarını bile kaldırmalarına müsade etmeyen bir matematik ve geometri öğretmeniyim..derste sıkıcı olup olmadığımı öğrencilere sormakta fayda var tabi ama genelde uzun süe ders anlatınca kendim bile sıkılan ve hoop diye geyik muhabbetine dönebilen,ama tekrar derse dönmek için de " tamam yeter" diye bağırma yeteneğine sahip olan biriyim.. kulaklarım normalde zaten yeterince iyi duyar,üstüne geçen gün bahsettiğim küpe kaçması olayından sonra yapılan tüm tıbbi müdahalelerden sonra duymamın on numara artması üzerine,sınıfta sinek uçsa "oğlum otur yerine" diye bağıran biriyim :) gel gelelim bütün bu durumlar eşliğinde hem sınav yapıp hem de sınıfta dolaşıyorum ki sağa sola bakınamasın ve konuşamasınlar.. hiç beklemediğim bir kız öğrencim,çok da şekerdir, sıranın üzerine silindirin hacim formülünü veren ifadeyi yazma gafletinde bulunmuş ve bozuk  olduğunu zannettiğim o lanet gözlerim de bunu kızın yanından geçereken görüverdi..kan beynimde horon tepti resmen.. öyle de iyi bir sınıf ki,kopyanın adı bile geçemez! gel gelelim bir gaflet anına gelmiş ve yazmı..sessizce cebimden kalemimi çıkarıp önce kızın kağıdını işaretledim ve sıranın üzerinden formülü sildim..kızın beti benzi attı zaten.. hemen çıkışta geldi "bakmadım yemin ederim" tarzında tipik öğrenci olarak yalvarışa geçti.. affeder miyim? dinlemeden çekip gittim.. giderken de onun kırılacağını düşünmeden,"herkes kopya çekseydi de onu senin sıranda görmeseydim" dedim.. üzerinden bir hafta geçti,kıza güvendiğim için bakmadığına ikna oldum ama kıza belli etmedim ve hakettiği notu verdim.. bugün kağıtları okumak için sınıfa gittiğimde arkada bir kargaşa olduğunu gördüm..."sus,dur çüş,oturun" derken kopya mağduru şirine elinde koca bir tabak pasta ile bana doğru gelmeye başladı.. n'oluyo falan derken "hocam çok özür dilerim,bana isterseniz sıfır verin ama affedin" dedi.. utanmasam ağlayacağım.. gerçekten kopya niyeti ile yazmamış,çalışırken kağıt yerine sıraya yazıverdiğini söyledi.. ama bu günün bana öğrettiği ve yaptığımda ne kadar haklı olduğumu anladığım şey şu: matematikten nefret edebilirler,geometriyi de sevmeyebilirler,ama öğretmeni sevmeli insan.. sevmiyorsa da saygısızlık etmemeli.. bugün o pastayı getirmese,kuru bir özür dilese de bana dünyalara bedeldi.. 63 aldı,üstelik sıfıra bile razıydı..
burdan o şirinelere teşekkürü bir borç bilirim.. dersimi sevmeselerde bana saygı duydukları için.. diğer saygısızlara da şunu derim ki,accık feyz alın evladım,yoksa bi nane olmayacak sizden;)